19 Mart 2015 Perşembe

         

                                   EĞLENCE ZAMANI

Müzik Öğrenimi 

İlköğretim sürecinin önemli bir kolu olan müzik eğitiminin de öğrencilerin bulundukları dönemin özelliğine göre belirlenmiş temel ilke ve amaçları doğrultusunda işlerlik kazanmaktadır. Çiçek (2000: 8-10) ilköğretim müzik eğitiminin genel ilkelerini şöyle sıralamaktadır:
“1. Bilinenden Bilinmeyene, Yakından Uzağa Gitme;
İlköğretimde öncelikli yapılacak iş, çocuğun yakın çevresindeki çocuk ezgileri ve şarkılarından başlamak olmalıdır. Bunlar da;
• Sayışmalar, tekerlemeler ve ninniler,
• Çevre müzikleri,
• Komşu bölgelerin müzikleri,
• Tümüyle Türk Halk Müziği’nden seçilmiş uygun örnekler,
• Halk ve çocuk müziği kaynağına dayanan çağdaş müzik düşüncesiyle yaratılan Türk Okul Şarkıları,
• Ulasal bilinci uyanık tutan tarihi türkü ve marşlar,
• Başka ülkelerin eğitsel değer taşıyan okul şarkıları olarak çeşitlenebilir.
2. Müzikten Bilgiye Gitme;
Çocuklar, anadillerini nasıl önce konuşarak, sonra da okuyup yazarak öğreniyorlarsa müziği de böyle öğrenmelidir. Bunun için müzik eğitimine şarkılarla başlanmalı ve bu şarkılar hiçbir kural öğretilmeden kulaktan öğretilmelidir. Ancak bu gerçekleştirildikten sonra bazı müzik kuralları öğretilebilir.
3. Müziği Yaşama Katma;
Çocukların müzik derslerinde okul içinde ve dışında kullanılabilir olmalıdır. Bu yüzden iş, oyun ve doğa olayları ile ilgili şarkılara yer verilmelidir.
4. Müzik Eğitiminde Bütünlüğü Sağlama;
Müzik eğitimi bütünlüğe uyacak şekilde yürütülmelidir. Şarkı ve çalgı öğretimi, kulak eğitimi, solfej, dikte, bestecilik yeteneği pekiştirici olmalı. Bunlar ayrı ayrı ele alınmalı ve birbirine bağlı hale getirilmeli.
5. Müzikten Yararlanmayı Bilme;
Müzik sadece ders içinde kalmasıyla değil aynı zamanda dinlenmede, eğlenmede ve anlatımda yarar sağlanmalıdır. Müzik ders çalışırken, günün boş saatlerinde sürekli yer almalıdır.














                                         BOYAMA YAPIYORUM
    
Kuru Boya



Kuru boya, kurşun kalem özelliği gösteren renkli kalemlerdir. Çizgisel çalışmalarda tercih edilebilir. Geniş alanları boyamak biraz daha zordur.

Sulu Boya




Konu hiç çizilmeden yada çizilerek çalışılabilir. Ancak suluboya şeffaf bir boya olduğu için çok hafif çizilmelidir. Daha sonra kağıt hafifçe nemlendirilmeli ve mümkünse kenarlarından yapıştırılmalıdır. Fırçalardaki renk üst üste değil, yan yana sürülür. Kağıt nemli olduğu için renkler kaynaşır ve çok güzel pasajlar ( geçiş ) oluştururlar. Açık tonlar su ile boya inceltilerek elde edilir. Kağıdın beyazlığından dolaylı olarak yaralanılır. Önce açık ve geniş yerler boyanır. Çünkü açık yerleri koyulaştırmak kolaydır. Beğenilmezse değiştirilebilir. Koyuyu açmak zordur. O da bir dereceye kadar nemli süngerle başarılabilir. Geniş alanlarında öncelikle boyanması kağıdın çalışma esnasında kuruyacağı içindir. Kuruyan yerler tekrar sünger yada pamukla nemlendirilir. Kağıt çok sulandırılırsa sonuçlar olumsuz olur. Kullanılan boya tüplerdeyse palete sıkılır ve sulandırılarak kullanılır. Eğer kuru cinsten ise çalışmaya başlamadan önce yumuşasın diye üzerlerine birkaç damla su damlatılır. Yanımızda bir de deneme kağıdının olmasında yarar vardır. Ayrıca en az iki su kabı olmalıdır. İnce ve kalın suluboya fırçaları da çizgisel ve lekesel çalışmalar için gereklidir.
Not: İlkokulun ikinci devresinde tercih edilmelidir. Çocuk suya hakim olamaz. Suluboya pastel yada ispirtolu kalemle birlikte de yapılabilir.
Pastel Boya 



Çubuk şeklinde boyalardır. Yağlı ve kuru diye ikiye ayrılır. Hem çizgi hem de boyama ( leke ) çalışmalarında kullanılır. Oldukça kullanışlı bir boyadır. Çeşitli yöntemlerle çalışılır. Yan yana sürülerek, üst üste sürülerek, kazınarak başka boyalarla birlikte, ( suluboya, ispirtolu kalem, kolaj malzemeleriyle ) çalışılabilir.



                                           EL YAZISI ÖĞRENİYORUM




Niçin El Yazısı?


 
Bu makale MEB Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi,Ocak 2006, sayı: 71, s:17-19 Yayınlanmıştır.
                                         NİÇİN BİTİŞİK EĞİK YAZI ?
                                                                                                          Prof Dr. Firdevs GÜNEŞ
                                                                                                          A.Ü.Eğitim Bilimleri Fak

   Ülkemizde bu yıl uygulamaya konulan Türkçe Öğretim Programında ilk okuma-yazma öğretiminin amacı; sadece okuma ve yazma gibi becerilerin kazandırılması değil,  aynı zamanda düşünme, anlama, sıralama, sorgulama, sınıflama, ilişki kurma, analiz-sentez yapma ve değerlendirme gibi zihinsel becerilerin de geliştirilmesi olarak belirlenmiştir. Bu süreçte Türkçe’yi doğru, etkili ve güzel kullanma, iletişim kurma, problem çözme, karar verme, öğrenmeyi yaşam boyu sürdürme gibi becerilerin de geliştirilmesi beklenmektedir. Buradan hareketle, Türkçe Öğretim Programında ilköğretim birinci sınıftan itibaren etkili bir okuma-yazma öğretimini gerçekleştirmek; düşünen, anlayan, sorgulayan, öğrenmeyi öğrenen, bilgiyi kullanabilen ve sorun çözebilen bireylerin yetişmesi amaçlanmıştır.Dolayısıyla  Türkçe Öğretim Programı’nda ilk okuma – yazma öğretimine ayrı bir önem verilmiş ve yöntem olarak Ses Temelli Cümle Yöntemi ile birlikte bitişik eğik yazının kullanılması ön görülmüştür.


Günümüzde, okula yeni başlayan öğrencilere etkili ve güzel yazı öğretimi,eğitimcilerin üzerinde durduğu en önemli konulardan biridir.Çünkü,çocukluk yıllarında öğrenilen bu beceriler bireyin hayatı  boyunca sürmektedir.Bu nedenle, yazı öğretimi ile  yöntemleri üzerinde çeşitli araştırmalar yapılmış  ve en uygun yöntemler belirlenmiştir.Türkçe Öğretim Programında ele alınan bitişik eğik yazının öğretilmesi bu araştırmalara; yani çağdaş eğitim yaklaşımlarına, yeni yazı öğretim yöntemlerine, çocuğun zihinsel,bedensel,sosyal  gelişimi ve psikolojisi ile ilgili araştırmalara dayanmaktadır.

Araştırmalara göre bitişik eğik yazı, sürekli ve hızlı yazılmaktadır. Dik temel yazıda her harften sonra durulduğu için yazı yazma süreci sık sık kesilmekte ve yavaşlamaktadır.Bu durum düşünme sürecini de etkilemektedir. Oysa  bitişik eğik yazıdaki süreklilik ve hız, düşüncenin sürekliliği ve hızı ile  birleşmekte ve  birbirinin gelişimini desteklemektedir.


Bitişik eğik yazı; harflerin birbirine bağlanarak heceler, hecelerin de birbirine bağlanarak kelimelerin oluşturulduğu bir yazıdır.Öğrenci yazı yazarken sürekli olarak bağlantılar yapmakta ve bunu giderek alışkanlık haline getirmektedir.Bu durum  öğrencinin yazının bütün bağlantıları ve  ayrıntıları üzerinde  düşünmesini sağlamaktadır.Böylece bitişik eğik yazı ile  öğrenci bağlantılı ve ayrıntılı düşünmeyi öğrenmekte ve   geliştirmektedir Bu süreç öğrencinin  bilgiler ve anlamlar arasında da bağlantı yapmasını kolaylaştırmaktadır. Diğer taraftan  Türkçe Öğretim Programında temel alınan yapılandırıcı yaklaşım bilgilerin bütünleştirilerek anlamlandırılmasını öngörmektedir.Yapılandırıcı  yaklaşımda, öğrencinin öğrendiği her bilgi bir sonraki bilginin alt yapısını oluşturmaktadır. Yeni bilgiler önceden yapılandırılmış bilgiler üzerine oturtulmakta; ikisi arasında anlamlı bağlar kurulmakta ve bütünleştirilmektedir. Bu işlem bilginin biriktirilmesi ya da üst üste konulması demek değil, bilgi üzerinde düşünülmesi, bilginin anlamlandırılması, analiz edilmesi ve ön bilgilerle yeniden birleştirilmesidir.Böyle bir çerçevede bitişik eğik yazı hem Türkçe Öğretim Programının anlayışını hem de öğrencinin bilgileri zihninde bütünleştirerek, anlamlandırarak yapılandırmasını desteklemektedir.


Bitişik eğik yazı; öğrencinin yazı yazarken harflere,harf bağlantılarına ve ayrıntılara  dikkat etmesini zorunlu kılmaktadır. Bu durum    öğrencinin dikkatini önemli oranda  geliştirici olmaktadır. Sadece yazma sürecinde değil okuma sürecinde de öğrencinin dikkatli olmasını getirmektedir.  

Bitişik eğik yazının sürekli, akıcı ve hızlı olması, öğrencinin düşüncesini unutmadan yazıya aktarmasını da kolaylaştırmaktadır.Düşüncelerini kaybetmeden hızla yazıya aktarabilen bir öğrenci kendini daha iyi  ifade edebilmektedir.

Geçtiğimiz yıllarda yapılan çok sayıdaki araştırma okuma ve yazmanın karşılıklı olarak birbirini etkilediğini ve  geliştirdiğini ortaya koymuştur.Bu nedenle bitişik eğik yazı ile kazanılan süreklilik, akıcılık ve dikkat;   okumaya da  yansımakta ve öğrencinin okuma becerilerini de  geliştirmektedir.Giderek okuma ve yazmadaki bu süreklilik, akıcılık ve hız; birbütün oluşturmakta, öğrencinin düşünme, anlama, sorgulamailişkilendirme gibi becerilerinin hızla gelişmesini sağlamaktadır.


            Yazı öğretiminde harflerin yazı yönü, başlangıç ve bitiş noktaları, çizgilerin soldan sağa ve yukarıdan aşağıya doğru çizilmesi ile bir harfi eli kaldırmadan( az hareketle) yazma konuları oldukça  önem taşımaktadır.Yazı yönünün öğrencinin kas gelişimine uygun olması yazı öğretimini kolaylaştırmaktadır.Yazı yönü olarak ; harfin yazımına başlangıç noktası üzerinde  daha çok durulmaktadır.  Yine  araştırmalarda hızlı ve güzel yazı yazabilmek için harfleri eli kaldırmadan (daha az hareketle) yazmanın gereği ortaya çıkmıştır.

Araştırmalara göre bitişik eğik yazı öğrencinin beden gelişimine de uygundur.Okul çağı çocuklarının, kalemi ellerine ilk aldıklarında eğik ve dairesel çizgiler çizdikleri bilinmektedir. Öğrenciler anatomik yapıları gereği satır üzerinde kalemi eğik olarak tutmaktadırlar. Bu yaş çocuğunun kalem tutan parmak kaslarının gelişimine  en uygun yazı  bitişik eğik yazı olmaktadır. Dik yazı yazmak ve kalemi dik tutmak daha zordur. Dik yazı parmak kaslarının doğal hareketini engellemekte,yazı yazmayı yavaşlatmakta, çabuk yorulmaya neden olmakta ve öğrencide bıkkınlık yaratmaktadır.Ayrıca bitişik eğik yazının akıcı ve kesintisiz olması, soldan sağa doğru yazı yönünü desteklemekte ve yazı yazarken  geri dönüşlere izin vermemektedir. Bu durum yazının akıcı ve doğru yönde gelişimini sağlamaktadır.



   Dik temel yazı daha çok çizilen bir yazıdır.Kısa ve kesik çizgilerle daha çok yukarıdan aşağıya ve soldan sağa yazılır.Bitişik eğik yazı kadar çeşitli yönleri içeren hareketli bir yazı değildir.Düzdür sadedir. Oysa bitişik eğik yazı  daha çok yazılan yazıdır. Bitişik eğik yazı her yöne doğru yazılmaktadır Çocuktan parmak,bilek ve dirsek hareketlerini iyi kullanmasını isteyen bir yazıdır.Bitişik eğik yazının üstünlüğü, kelimeleri yazarken kalemi hiç kaldırmadan yazılmasından gelmektedir.Çocuğun başlangıçta elini kaldırmadan bir kelimeyi yazması yorucu olabilir. Ancak öğrenildikten sonra bu durum hızlanmaktadır.



  
Yazı öğretimine küçük harflerle başlamak da önemlidir.Okuma ve yazma sürecinde en çok küçük harfler kullanılmaktadır.Örneğin,12 punto ile yazılmış bir ders kitabının tam dolu bir sayfasında ortalama 35 satır bulunmaktadır.Her satırda ise ortalama 60 harf yer almaktadır.Böylece tam bir dolu sayfada ortalama 2100 harf yer almaktadır.Bunun 2000’i küçük harflerden,100 harfi de büyük harflerden oluşmaktadır.Bu nedenle,yazı öğretimine küçük harflerle başlamak ve  küçük harflerin öğretimine ağırlık vermek   yerinde olmaktadır.

Bitişik eğik el yazısı öğrencide yazı yazma isteğini artırmakta,ilgi uyandırmakta,yazı yazmayı sevdirmekte,öğrencilerin yaratıcılıklarını geliştirmekte,süslü yazı yazma zevkini kazandırmaktadır. Bitişik eğik yazı aynı zamanda güzel yazı yazmaya da uygundur.Bitişik  eğik yazının harfleri öğrencilerin yapacakları çeşitli  süslemelere daha elverişlidir.

Dik temel harflerin ardından bitişik eğik yazı harfleri ile yazmaya başlayan öğrenciler daha sonra bitişik eğik yazıya geçişte güçlük çekmektedirler. Bu nedenle ilk okuma-yazma öğretimine bitişik eğik yazı ile başlanması gerekmektedir.Ana sınıfı ve anaokullarında  kalemi dik tutma ve dik çizgi çalışmalarından kaçınılmalıdır. Olabildiğince eğik çizgilere ağırlık verilmelidir

Gelişmiş  ülkelerin çoğunda   öğrencilere  bitişik eğik yazı ile okuma-yazma öğretilmektedir. Örneğin İrlanda, Finlandiya, Norveç, İsveç, Danimarka, Fransa, İngiltere, Kanada,Almanya,Belçika gibi bir çok ülkede  bitişik eğik yazı ile okuma-yazma öğretimine başlanmaktadır. Hatta bu ülkeler arasında 3-5 yaşında bile bitişik eğik yazı ile okuma-yazma öğreten ülkeler bulunmaktadır.

Ülkemizde bitişik eğik yazı öğretimine Atatürk döneminde başlanmıştır. Atatürk, kara tahta başında yeni Türk Latin harflerinin örneklerini bitişik eğik el yazsı ile göstermiştir.Atatürk döneminin kuşağı; yaşlısı genci, bitişik eğik yazıyı çok iyi öğrenmiş ve yıllarca kullanmıştır. O döneme ait diplomalar, nüfus cüzdanları,tapu kayıtları vb. bir çok belge  bitişik eğik yazı ile   matbaada basılmışçasına açık, işlek ve estetik olarak yazılmıştır. Ancak daha sonraki programlarda üzerinde durulmaması,gerekli önemin verilmeyişi,dik temel yazıya geçiş nedeniyle bitişik eğik yazı kullanılmamaya başlanmıştır. Bu ilgisizlik  1997 Yazı Öğretim Programına kadar sürmüştür.Kasım 1997 tarih ve 2482 sayılı Tebliğler Dergisinde yayınlanan Yazı Öğretim Programında ilköğretim okullarındaki öğrencilerine bitişik  el yazısı öğretilmesi, yazma becerisi ve alışkanlığının kazandırılması istenmektedir. Bu Programın uygulandığı yıllarda çocuklara bitişik yazı öğretilmiş ancak alışkanlık haline getirilememiştir.Yeni Türkçe Öğretim Programıyla  bitişik eğik el yazısı öğretimine ağırlık verilmekte,İlk okuma-yazmaya bitişik eğik yazı ile başlanmakta ve ilköğretim boyunca bütün derslerde bitişik eğik yazının kullanılması öngörülmektedir.

            Yukarıda verilen bilgilerden hareketle, günümüzde bitişik eğik yazı ile ilk okuma-yazma öğretimi ve kullanımı; Ülkemiz çocuklarının eğitimine ve zihinsel gelişimine büyük katkılar  getirecek ve öğrencilerimizin düşünen, anlayan, sorgulayan, öğrenmeyi öğrenen, bilgiyi kullanabilen ve sorun çözebilen bireyler olarak  yetişmesinde önemli rol oynayacaktır.
                                  
 Kaynaklar
Dumont Danièle,  Modélisation de l’apprentissage de l’écriture, Le Geste d’écriture :
                méthode d’apprentissage cycle 1 - cycle 2, Hatier Pédagogie, Novembre 2004 
Güneş, F. (1997).Okuma Yazma Öğretimi ve Beyin Teknolojisi. Ankara: Ocak Yayınları
Güneş, F.(2005). Türkçe Öğretim Programının Yenilikleri,Artı Eğitim Dergisi, Sayı:2
Jacinthe Giguère,  les relations entre la lecture et l'écriture,  thèse de doctorat Québécoise,
                 l'Université de Lille-3, 2004, Canada
MEB.Talim Ve Terbiye Kurulu Başkanlığı. (2005). İlköğretim Türkçe Dersi Öğretim
               Programı  ve Kılavuzu,Ankara: MEB Basımevi.

18 Mart 2015 Çarşamba

ŞİRİNLER MASALI





şirin köyünde yeni bir sabah başlar. Herkes tek tek uyanır. Gözlüklü şirin yeni yazdığı(uydurduğu) gözlüklü şirinden raconlar kitabını zorla, şirin arkadaşlarına okutmaya çalışmaktadır. Gözlüklü şirinle uğraşırken halterin altında kalan güçlü şirin, gözlükle şirine kuvvetli bir tekme atarak, her zamanki gibi kafaüstü düşmesine sebep olur. Günde en 5 defa kafaüstü çakılan gözlüklü şirinin şimdiye kadar hiç beyin travması geçirdiği(zeka eksikliği dışında) görülmemiştir. şirin baba bu olayı görünce hemen gelir(o şirin baba ki; hiç evlenmemiş, ama nasıl baba olduğu çözülememiş, rivayetlere göre şirinleri evlatlık edinmiş, gür sakallı namazında niyazında hacı bir gocaman) olaya müdahale edip şirinleri uyarır. 

şirinler köyünde bu olaylar yaşanırken, gelelim sefilleri oynayan, fantastik büyücü gargamel ve tilkiden bozma kedisi azman efendi ve eleştirel yapısıyla beğeni toplayan stajyer büyücü miskin efendiye, Gargamel yine ekibiyle birlikte ormana şirin avına çıkmıştır. Gargamel miskin efendiye bu sefer kesin şirin yakalacağım miskin efendi diye hava atar. Kurnaz miskin efendi altta kalırmı hiç ‘’ Gargiii, 1 yıldır yanında staj yapıyorum. Daha bir icraatını göremedik.’’ Diye alaylı bir şekilde karşılık verir. Bu sırada süslü şirin tatlı ve korkmuş bir şekilde’’ kurtlar vadisinde uluyan kurtlar adına gargamel burda kaçın’’ diye bağırır. şansının da yardımıyla gargamel yakalar bu iki şirini, şatosuna götürür. şirinlere ağzı sulanmış bir şekilde bakarak ‘’ hımmm şimdi sizi geleneksel şirin tatlıma katacağım’’ diye havalanır. Miskin efendi dururmu’’ manyak gargi sanki daha önce şirin yemişsin gibi ne sallıyorsun, bu şirin tatlısı ne zaman geleneksel oldu.’’ Diye alay eder. Gargamelin 100’den fazla şirinlerle ilgili yemek tarifi olmasına rağmen, Gargamele henüz daha şirin yemek nasip olmamıştır. Bu arada arkadaşlarını kurtarmaya gelen Gözlüklü şirin şatonun kırık camlı penceresinden gözükür. Aşağıda olan şirin babaya ‘’ şirin babaaa, şirin babaaa Gargamel şirinleri yiyecek’’ diye seslenir. 7 defa hacca gitmiş şirin baba, dua edip içeri girer. Gargamele seslenerek’’ la havle vela guvvete bıraksana şirinlerimi alçak gargamel’’ gargamelin cevabı’’ Hacı git başımdan, işim gücüm var.’’ Bu arada tipi kayık kedi azman efendi şirin babaya saldırırken, gargamele çarpar. Gargamelin elindeki şirinler ve Henüz daha sıcak bir yemek pişmemiş olan garginin efsanevi 2. el kazanı yere düşer. Gargi süpergeyle azman efendinin kafasına vurmakla meşgulken şirinler kaçar. Miskin efendinin çok hoşuna gider.’’ Gargiiii, havanı aldınmı yine, bir başka bahara babalık’’ diye yine masum, zavallı, aslında şirinleri çok seven garginin(becerebilse yiyecek ama) kalbini kırar. şirinler köye döner. 

O günlerde şirin babayla, şirin dede arasında bir geçimsizlik kol sürmektedir.Köyün geleceği konusunda, gargamele karşı alınacak önlemler konusunda, ekonomik konularda ve de islami konularda farklı düşünmekteydiler. Birbiriyle çelişen doktrinler ortaya atıyorlardı. Örneğin şirin baba şirinlere dini konularda saadeti ebediyyeyi baz alırken şirin dede diyanetin ilmihalini baz alıyordu. Dış sermaye konusunda da farklı düşünüyorlardı. şirin baba köye girecek dış sermayeyi desteklerken, şirin dede tam aksine dış sermayeyi köyün kaynaklarını bitirecek bir unsur olarak değerlendiriyordu. Bir konuda çok iyi anlaşıyorlardı. O da Gözlük şirinin’’ ben şimdi kime ilmi konularda yardım edeceğim’’ demesi karşısında onu kafa üstü çakmakta çok iyi anlaşıyorlardı. Gargamel bu arada yine hain planlar içindeydi. Bu sefer bir hataya meydan vermemek için askeri konularda iyi strateji sahibi, Lord baldazardan yardım almaya karar verdi. Onun dediklerini kafasına iyice kazıdı.





ŞİRİNLER VE GARGAMEL 2. BÖLÜM 

Lord baldazar gargamele şöyle der; ‘’Biraz süslen şirin bir görünüme bürün ve yeni nesil büyük bir şirin sansınlar seni, seni köylerine davet etsinler. Sende o zaman onları yakalarsın.’’ Hain ve gaddar gargamel, bu mantık açıdan imkansız fikri uygulamak için harakete geçer. Gözlerine sürme çeker. Gözaltı torbalarını aldırır. Koca ve sivri burnunu yaptırır. Şirin şapkası takar. Yırtık pabuçlarının yerine, şirin ayakkabılar giyer. Bir sepetin içine de şirin çilekleri toplar ve ormandan yürümeye başlar. Miskin ve azman efendi, Gargameli uzaktan takip ederler. Miskinine bu fikir çok saçma gelmiştir. Gargiye seslenerek’’ Gargi sen doğuştan tipsizsin, şirin bir yaratık olmak mümkün değil ki’’ deyince, gargamel’’ sen işe bak miskin efendi, bu sefer şirin yakalamayı başaracağım siz uzaktan takip edin, beni köylerine götürdüklerinden harakete geçersiniz. Akşama şirin sote yiyeceğim’’ deyip yola devam eder. O sırada ormanda kros çalışmasında olan şirinler. Bu koca şirini görürler. Şaşırırlar tabi ama gargamel şirin babaya selam verince, o gart ve tiz sesinden anlarlar bunun gargamle olduğunu kaçarlar hemen, gargamel de yine eli boş döner. Bir de bu yetmiyormuş gibi, miskin efendinin diline düşer yine 

Şirinler köyünde yeni bir sabah başlamıştır. Şirin baba herkesten erken kalmış çoktan sabah namazını kılmıştır. Ramazana bir gün kalmıştır. Tüm şirin köyü razaman hazırlığı içindedir. Obur şirin ramazana özel tatlılar, yemekler yapmakla meşguldür. Usta şirin, köydeki camiyi yenilemekle meşguldür. Gözlüklü şirin ise ramazanda dengeli beslenme ve dua kitapları yazmaya başlamıştır. Ramazandan ramazana müslüman olan gargamel ise ilk iftarını şirinlerle açmak niyetindedir. Ramazın ilk teravihini şirin babanın imamlığı, gözlüklü şirinin müezzinliğinde kılarlar. Miskin efendinin tüm çabalarına rağmen gargamel kılmaz. Ben teravihleri kazaya bırakacağım deyip miskine katılmaz. Tabi gargamel küçükken mektepten kaçtığı için dini bilgileri zayıftır. Teravihin sünnet olduğunu bilmez. 

Şirin köyünde Ramazanın ilk iftarı yaklaşmaktadır. Herkez sabırsızlık içindedir. Gargamelde şatosunun içinde dolana dolona ezan saatini beklememektedir. Miskin efendi onu orucunu bozmasın diye devamlı kontrol altında tutar. Şirin baba akşam ezanını okuyunca tüm şirinler iftar sofrasına oturur. Yemekte envai çeşit tatlılar,çorbalar, et yemekleri mevcuttur. Gargamel ve miskin efendinin sofrasında ise gargamelin dağdan topladığı, göngül,perzü,galduruk kızartması, melücan kızartması, ısırgan çorbası, gibi sadace otlardan oluşan bir menüsü vardır. Miskin efendi bu otlardan oluşan iftar sofrasında gergameli yalnız bırakıp, Lord Baldazarın fakirlere verdiği iftar çadırında orucunu açmıştır. 

Gargamelin bu içler acısı durumunu şirin baba öğrenir ve gargameli iftara davet etmeye karar verir. 





ŞİRİNLER VE GARGAMEL 3.BÖLÜM 
Şirin baba gidip,gargamelin şatosunun penceresinden iftara davet notunu atar. Gargamel görür bu notu, ilk başta sinirlenir ama iftarda yiyecek birşeyi olmadığı için sonra sevinmeye başlar. İftar saati yaklaşınca miskini ve azmanı da alıp koyulur yola, bu arada şirinler köyünde ummalı bir çalışma vardır. Hem Kendilerinden çok büyük olan gargameli doyurmak için Fazladan yemek yapmaya çalışırlar. Hemde Gargamel köylerine geleceği için ondan nasıl korunacakları konusunda fikir üretirler. Gargamel için birbirinden güzel yemekler hazırlarlar. Çorbalar, tatlılar, adana kebabı, envayi çeşit yemek yapar obur şirin gargamel için 

İftar saati gelir. Gargameli ormanın içinde güçlü ve gözlüklü şirin karşılar. Derler gargamel ve yanındakilere ‘’sizi ancak köye gözünüzü bağlayarak götürebiliriz güvenlik için’’ Gargamel, miskin ve azman efendilerin gözlerini bağlarlar. Köye varırlar. Çözerler orda gözlerini, Herkeste bir merak vardır. Acaba gargamel hemen şirinlere saldıracakmı, yoksa efendi efendi iftarını açıp, teravihini kılıp şatosuna gidecekmi. 

Gargamel gözlerini açar bu hayatında hiç görmediği, bu şahane ziyafet karşısında aklı tutulur. Ve kendinden beklenmeyen sağduyuyla herkese hayırlı iftarlar deyip sofraya oturur. Tüm şirinler gibi miskin efendi de şaşırmıştır bu sıradışı olaya, Gargamelin kulağına eğilip’’ Gargi bakıyorum iyi adamı oynuyorsun, bari bir iftar duası da yapta tam olsun’’ deyince gargi bunu ciddiye alıp dua etmek için kalkar ayağa, şirinler birden korkar. Acaba fikri değiştimi diye, Gargamel başlar iftar duası etmeye, dua bittikten sonra herkes başlar iftarını açmaya yemekler, tatlılar yenilir. Gargamel ve miskin efendiye çay ikram ederler. Sonra bütün cemaat teravih namazı için saf tutar. Gargi İmam olmak ister. Miskin şaşırır bu olaya’’ gargi sen ne anlarsın imamlıktan bildiğin 2-3 dua var. Milletin namazını bozma’’ Gargi bir kere imana gelmiştir. Durmaz geçer imamlık için en öne, miskin de müeezzin olur. Namaz biter, herkez camiden ayrılır. Ama gargamel hala kılmaya devam eder. Kaza namazı kılmaya başlar, 2-3 saat kesintisiz kılar(daha önce hiç namaz kılmadığı için, çok fazla kaza borcu var.) o kadar namaz kılar ki, karnı iyice açıkır. Bir anla imana gelmiş olan Gargi, tekrar şeytana uyar. Şirinlerin peşine düşer. Herkez bu gargamelin asla adam olmayacağını anlar. 

Gargamelin, Ramazanın bu manevi ortamına yakışmayacak bu haraketi, oraların müftüsü Nasrettin hocanın kulağına gider. Gider gargamelin şatosuna, adamlarıyla döver onu, Gargmel yalvarır ona’’ hühühühü bir daha yapmaycam, şirinlere iyi davranacam, onları yakalasamda yemiyeceğim.hühühühü’’ Nasrettin hoca şimdilik affeder gargameli, ramazan boyunca asla bir daha böyle bir şey yapmamasını tembih eder. 

Ramazan bitmiş, bayram günü gelmiştir. Tüm şirinler şirin babanın elini öper, bayram harçlığını alır. Gargamelin nursuz şatosuna ise ne gelen vardır, ne giden, Gargamel pencereden melul melul bakar. Miskin efendi bile öpmez gargamelin elini, Gargamel üzülür öp diye yalvarır miskine, Miskin şöyle der gargamele’’ gargi olmayacak duaya amin deme kardeş, neyin varda vereceksin elini öpünce’’ gargi sinirlenir miskini süpürgeyle kovalar. Baktı kimse gelmiyor o da Belki para verir diye Lord Baldazarın elini öpmeye gider. Gider öper lordun elini, sonra açar elini ama para mara cimri lord baldazar, bizim gargi de küfürü basar kaçar. Çarpık bacaklarından dolayı hızlı koşmayı beceremeyen gargamelin Lord baldazarın şatosundan fırlatılan bir odun kafasına isabet eder. Kanla içinde kaçmaya devam eder gargamel, bir yandanda sızlanarak’’ sen bizim evin önünden geçmeyecekmisin, kafanı bir taşta yaracam o zaman’’ diye diye kaçar. Bayram biter. Ramzanın manevi atmosferi dağılır, bundan sonra gargamelin ne hainlikler yapacağını kimse tahmin edemez. 




ŞİRİNLER VE GARGAMEL 4. BÖLÜM


Razaman bayramı bitmiştir artık, şirinler olağan işlerine devam etmektedirler. Bir Cuma namazından sonra tüm şirinler KAHROLSUN İSRAİL diye eylem yaparlar. Orda polis olmadığı için yorulunca bırakırlar. Şirinlerin bu ulvi haraketine rağmen, Hain GARGAMEL coca cola içerek israile destek vermeye çalışır. İçtiği cola boğazında kalınca çok zor anlar geçirir. Miskin efendi vurur sırtına ‘’ israil hayranlığı yapacarsan böyle çarpilırsın hain gargamel’’ deyip sırtına hızlıca gümletir. Miskin efendi gargamele göre daha insaflı biridir. Türk-islam ülküsünü benimsemiş bir gençtir. Ama hain gargemel tam bir israil hayranıdır. Daha önce bir çok kez mason olmak için yer altı mason cemiyetlerine gitmek istesede, çoğunda yerin altını bulamaz. Buldukları cemiyetler ise onu salak diye sokmazlar oraya, ama yine de elinden geldiğince israile destek verir. 



Gargemel yine şirin yakalamak için hain planlar içindedir. Aklınca şirinleri birbirine düşürecek, ikiye bölüp, kaleyi içten fethedecek, ikiye bölünmüş şirinleri yalakamak daha kolay olacak güya ona göre, Bu dahi fikri miskin duyunca, o da çok şarırır. Gargamelden böyle dahice bir fikir ortaya çıkmasına ve ona şöyle der.’’ Sen bir fenomensin gargemel’’ Gargamel anlamaz. Der’’ Fanomen ne demekti miskin’’ miskinden cevap’’ şirinleri ikiye bölüp yakalamak gargi’’ Gargamel işe koyulur. İsrail mossat ajanlarından yardım alır. Mossat ajanları şirinleri birbirine düşürmek için tüm güçlerini kullanırlar. Yılların tecrübesi şirin baba durumu anlar. Eskiden imamlık yaptığı bir camide müezzin olan Ömer baba’dan yardım ister. Ömer baba da yakın dostu KGT’nin başkanı Aslan Akbey’den yardım ister. Türk ajanları, mossad ajanlarını bulup tek tek öldürür. Ölülerini de gargamele gönderirler. 



O günlerde gözlüklü şirinin kafasını birşey kurcalar. Şirin babanın yanına gelir. ‘’ şirin baba şirin baba, herkezin bir annesi var bizim neden yok, sen yetiştirme yurtlarından mı topladın bizi, gerçeği söyle kocaman’’ deyip ağlamaya başlar. Şirin baba başlar anlatmaya’’oğlum senin anan çok iyi biridi. Kısa boylu, şirin elinde el işi, hamarat bir kadındı. Karadenizin yaylalarında gezerken buldum onu, ama çernobilden etkilendiği için kanserden öldü. Ama çocuklar üzülmesin diye biz bunu hiç çizgi filme yansıtmadık.’’ Gözlüklü şirin yine sorar. ‘’ tamam da mezarı nerde o zaman bari gidip ziyaret etsek, bir fatiha okusak, anamızın mezarının başında ağlasak, çicekler diksek, hergün gelip sulasak o mezarı’’ deyince şirin babanın gözleri dolar, gözlüklü şirine sarılıp ağlarlar. Tüm şirnler toplanıp ağlamaya başlar. Herkes sorar annelerinin mezarlarının nerde olduğunu, Şirin baba gerçeği anlatmaya başlar. ‘’Annenizle ölmeden önce tartışmıştık, onu çok üzmüştüm. O da annesinin yanına trabzon sürmene yalasına gitti. Orda vefat etti. Mezarı da ordadır. Ben utancımdan ve vicdan azabından gidemedim hiç mezarının başına’’ deyince tüm şirnler şirin babaya baskı yaparlar oraya gidelim diye, şirin baba dayanamaz. Hem vicdan azabından kurtulmak hem de canından çok sevdiği eşinin mezarı başında bir fatiha bari okumka için şirnleri toplar ve karadenize sürmene yaylasına giderler.Karadenizde öğrenirler ki şirinlerin anneanneleri de ölmüştür. Temel dayılarının yanına giderler. Tmel dayıları bir sürü yiğenini görünce çok sevinir. Ama sonra kapıdan içeri şirin baba girince ortalığı bir sessizlik, bir kin havası kaplar. Çifteyi kapar temel, şirin baba boynu bükük hiçbir şey yapmaz. Temel sorar ona’’ hangi yüzle geldin bu topraklara, senin yüzünden öldü kardeşim’’ deyince şirin baba iyivce kötü olur. Kapıyı kapatıp geri dönmek için haraket edince, bir karadenizliye kapıya geleni asla kovmanın yakışmayacağını anlayan temel şirin babayı affeder. Ve tüm şirinleri toplayıp annelerini mezarlarına giderler. Şirinler annelerinin mezarı başında ağlamaya, mezara sarılmaya başlarlar.Ortalığı büyük bir hüzün havası kaplar. Şirin baba üzüntüden bayılır. Onu ayıltırlar. Saatlerce mezarın başından ayrılmazlar. Akşam olunca artık ağlamaktan bitap düşmüş şirinleri temel dayıları evine götürür. Bu arada Gergamel her yerde şirinleri arar. Ama ortalıkta şirin filan yoktur. Çok şaşırır bu duruma VE 4. böülm burda biter.


ŞİRİNLER VE GARGAMEL 5. BÖLÜM
Gargamel her tarafı aramış ama şirinleri bulamamıştır. Lord baldazardan yardım ister. Lord baldaazarda sihirli küresinden bakar. Karadenize gitmiş olduklarını söyler. Gargamel ve fantastik tayfası uçakla istanbula giderler. İstanbulda Gargamelin tipini beğenmeyen narkotik ekipleri onu nezarete atarlar. Gargamel ben de uyuşturu yok diye yalvarır. Her tarafı ararlar azmanın karnını bile ameliyatla yararlar. Uyuşturu olmadığını anlayınca serbest bırakırlar. Gargamelin trabzona gidecek parası kalmamıştır. Bir şekilde para kazanıp trabzona gitmesi gerekmektedir. İnşaatta çalışmaya başlar gargamelle miskin, ama kazandıkları para karınları doyurmaya ancak yetmektedir. Trabzona yol harçlığı yapacak parayı denkleştirmek için çok daha fazla gelir getirecek başka bir iş yapmaları gerekmektedir. Sokak ortasında soytarılığa başlarlar. Bu işte çok iyi oldukları için çok başarılı olurlar. Gargamel darbuka çalar, azman ortada dans eder. Miskin de güzel sesiyle şarkı söyler. Bir arar şarkı söyleme işini bet sesiyle gargamel devralınca çevrelerinde kimse kalmaz. Ama yinede trabzona gidecek ve orda yaşayacak parayı toparlamışlardır. Trabzona uçakla gitmeye karar vermişlerdir ama hiçbir havaalını güvenliği onları içeri sokmamıştır. Otobüsle giderler. Azmanı içeri almak istemeyen muavinle baya bir tartışır gargamel’’ yaw kardeşim o normal bir kedi değil, tipini görmüyormusun kediye benziyormu hiç, tilkiye benziyor al şunu içeri’’ deyince laz muavinin kafası atar azmanı bir kutunun içine sokar bagaja atar. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra trabzona ulaşırlar. Herhangi bir millete ve vatana bağlı olmayan gargemel türk bayrağını görünce çok şaşırır’’ bu neki ne anlama geliyor bu bayrak bir elime alayım nasıl bir şey’’ deyince, bu kayık tipli adamın türk bayrağını yakacağını sanan trabzon halkı linç girişiminde bulunur. Güvenlik ekipleri güvenlik gerekçesiyle, bunları şehirden uzaklaştırıp giresuna götürüp bıkakırlar. Gargamel çok sinirlenmiştir. Artık konuışması da değişerek’’ula biz bu trabzona giremeyecekmiyiz’’ diye hayıflanır. Miskin efendi’’ beyinsiz gargamel bu işi bana bırakta kendi yöntemimle gidelim sürmene yaylasına’’ der. O sırada sürmene yaylası yağlı güreş şenliklerine giden güreş kafilesinin içine sızarlar. Pehlivanın biri siz ne iş yaparsınız diye sorunca miskin’’ ben yağcıyım, bu yaşlı adam da cazgırdır’’ deyince onları alırlar.Ama azman için bir iş bulamamıştır miskin, bir tekmeyle atarlar dışarı azmanı, gargamel çok üzülmüştür. Araba giderken azman arabanın peşine düşmüş gargamelden camdan mahsun mahsun izler azmanı, sürmeneye varırlar. Gargamel aşağı indiğinde bir de ne görür. Azman afendi arka tanpona pençelerini geçirmiş sarılıp duruyor. Çok sevinir bu duruma ve muhteşem üçlü şirinleri aramak üzere sürmene yaylasında yola koyulurlar. Ama birden arkadan bir el çeker bunları, ooo nereye gidiyorsunuz cazgır ve yağcı efendiler deyip bunları güreş alanına götürürler. Gargameli atarlar meydanın ortasına,’’ döktür bakalım marifetlerini cazgır efendi’’ derler. Gargamel başlar uydurmaya

* pehlivannn pehlivannn işte meydannn işte pehlivannn, altta kalırsan git kendini at, üste çıkarsan bir daha inme pehlivannnn diye saçmalayınca kovarlar bunlar, zaten bunların istedikleri de budur. Hemen koyulurlar şirinleri aramaya

Bu arada şirinler gargamelsiz bir hayatın zevkini çıkarırlar. Temel dayılarının ineklerini fındık bahçesine yeğmeye götürürler. İnekleri tarlaya bıraktıktan sonra biraz oyun oynarlar. İkindiye doğru inekler kontrol için tarlaya giderler. Gözlüklü hemen öne atılıp şu inekleri bir sayayım der. İnekleri sayarken ilginç bir yaratık görür. Sorar diğerlerine bizim ineklerden hamile olan varmıydı. Yok cevabı alınca’’ eğer bu bir inek yavrusu değilse bu hain gargamel kaçınnnnnnnnnn’’ deyince herkez kaçar. Ve böylece gargamel-şirin kovalamacası karadenizde de başlayacaktır. 

ŞİRİNLER VE GARGAMEL 6. BÖLÜM

Ramazan bitmiş Bayram günü gelip çatmıştır. Şirinler köyünde bayram için herşey hazırdır. Tüm şirinler 30 oruç tutmanın verdiği büyük sevinçle bayramı karşılarlar. Tüm şirinler şirin baba ve şirin dedenin elini öpüp birbiriyleriylede bayramlaşırlar. Tüm köyde büyük bir mutluluk vardır. Obur şirin tüm şirinlere çeşit çeşi şekerlemeler ve tatlılar hazırlamıştır. Çok bilmiş gözlüklü yine hemen atlar. Yeni kitabı(1 günde yazdığı) bayram ve sağlık kitabında yazan şekerlemelerin sağlık açısında zararlı olduğu yememeleri gerektiği şirinlere anlatınca, onu sallamayan şirinler yine kafa üstü çakarlar gözlüklüyü, ama yine doğuştan kasklı olan kafasına birşey olmaz gözlüklünün, şirinler köyünde bunlar yaşanırken, gargamelin heran yıkılmaya meyilli şatosunda bayramın neşesi yoktur. Gargamel zaten adam gibi oruç tutmamıştır. Hergün sahura kadar uyumamış, sonra ikindiye kadar uyumuştur. Elini öpen de yoktur gargamelin, miskin ayıp olmasın diye öpmek istemiş ama ‘’ nasıl olsa bunda metelik yoktur. Bana ne harçlığı verecek’’ düşüncesiyle vazgeçmiştir. Şatoda ne bayram temizliği yapılmış nede yıkılmak üzere olan şatoda bir onarım yapılmıştır. Miskin efengi sorar gargamele ‘’ gargii ne zaman bakım yaptıracaksın bu şatoya’’, Gargemel cevap verir. ‘’ Morgate sistemini bekliyorum miskin, o zaman yeni şato yapacam’’ miskin gargiye nah yaparsın diyerek hareket çizer. 

Gargamel çok kızar miskinin peşine düşer. Miskini yakalayamaz ama miskin ayağı taşa takılarak düşer ve çok kötü yaralanır. Gargamelden tamamen kurtulmak için savcılığa gidip suç duyurusunda bulunur. Savcı suç duyurusunu kabul eder. Polisler gelip gargameli tutuklar ama delil yetersizliğinden tutuksuz yargılanmasına karar verilir. Miskin aslında 25 yaşında olmasına rağmen cüce olduğu için çocuk mahkemsinde görülecektir mahkeme, gargamel onun 25 yaşında olduğu davanın ağır ceza görülmesi gerektiğini yönnüde yetkisizlik itirazında bulunur. Adli tıp kontolünden sonra miskinin cüce olmasına rağmen 25. yaşında olduğu anlaşılır ve dava ağır ceza mahkemesinde görülmeye başlanır. İki tarafta Tüm duruşmalarda tüm savunmalarının delillerini ortaya koyar. Gargamele adam yaralama suçundan ceza vermek için hiçbir delil yoktur. Ama mahkeme heyeti çok gargamelin kayık tipi yüzünden çok kararsızdır. Başkan der diğer üyelere bu adamda cani tipi aslında işlemiştir şuçu, diğer hakimlerden biri ‘’yok efendim bu salağın teki bu suç işlemeyi bile beceremez’’ deyince 3. hakimde atlar lafa ‘’ reis bey bu adam çöp tenekesine benziyor. Pislikten çürümüş her tarafı sivil polis, gizli ajan gibi birşey olabilir. Zaten delilde yok beratine karar verelim’’ der. Oy birliği ile beratine karar verilir gargamelin, Mahkeme çıkışında bu sefer haraket çizme sırası gargameldedir. Miskini bağırır çağırır bir daha gelme şatoma diyerek şatodan da kovar. Miskin efendi evsiz barksız kalmıştır. Soloğu lord baldazarın yanında alır. Düşmüşe bir tekme de kendisi vurmayı gelenek haline getirmiş olan lod baldazar da kovar miskini miskin de çareyi gargamelin yanına gelmeden önce okuduğu büyücülük okulunun yurdunda kalmakta bulur. 

Bu arada şirinler köyünden şirin baba ile şirin dede arasında liderlik mucadelesi bayramda bile devam etmektedir. Hiçbir konuda anlaşamazlar. İkisi de şirinleri kendi istedikleri gibi eğitmek ister. Siyasi dini sağlıksal konularda da anlaşamazlar. Şirin baba sağ görüşlü,muhafazakar milliyetçi bir insanken, şirin dede sol görüşlü, sosyal demokrat geçinen biridir. Gargamele karşı savunma teknikleri konusunda da anlaşamazlar. Şirin dede hep kaç dövüşelim vur kaş yapalım derken, şirin baba kaçmanın onlara yakışmayacağı cesurca savunmaları gerektiği düşünür hep, gerçi o günlerde gargamel sağ kolu miskinin yokluğunda şirinleri yakalamaya teşebbüs(tümgirişimleri eksik teşebbüs aşamasında kladığından) ile edemez. Çok büyük güç kaybetmiştir. Şen şakrak misikinin yokluğunda zaten meymenetsiz kapkara şato iyice yaşanmaz hale gelmiştir. Miskin için hediyeler alır şiirler yazar, miskin için paraya kıyıp sdışardan yemekler söyleyerek güzel bir akşam yemeği donatır. Ve büyücü okulunu yurduna gider miskin almak için, miskin çok nazlanır. Ama yurdu oldum olası hiç sevmediğinden döner gargamelle güzel bir akşam yemeği yerler. Artık bayram onlar içinde mutlu bitmiştir.


ŞİRİNLER VE GARGAMEL SON BÖLÜM

Kış tüm gücünü göstermeye başlamış, ortalığı bembeyaz bir kar tabakası bürümüştür. Aslında kışın kar yağması şirinlerin işine gelmektedir. O zaman gargamel onları yakalamaya gelememektedir. Zaten şirinler soğuğa karşı her türlü önlemini daha önceden almış, kışı sıcak evlerinde geçirmektedirler. Gargamel ise soğuk ve yalıtımsız şatosunda tir tir titremektedir. Isınmak için tek aracı koca kazanında yaptığı uyduruk iksirleri yaparken kazanın altındaki ateştir. Gargi, miskin ve azman mecburen günün çoğunu kazanın etrafında sanki yerliler gibi dönerek geçirmektedirler. Garginin kışı geçirecek fazla erzağı da yoktur. Şatonun etrafında avladıkları karabatak, karga gibi hayvanlarla beslenmeye çalışmaktadırlar. 

Normalde bu soğuk ve karda şirin avlamaya teşebbüs bile etmeyen gargamel ve çetesi bu açlık yüzünden alışılmışın dışına çıkmaya karar verirler. Evde eski püstü ne varsa soğuktan korunmak için üzerlerine geçirirler ve ormanda yola koyulurlar. Gargamel soguktan korunmak için eski püstü bir ayı postu giymiştir. Her tarafı karla kaplanınca aynen cılız zayıf bir kutup ayısına benzer. Avcılar onu kutup ayısı sanıp vurmak isteseler de, zaten çok cılız hasta galiba, yakında ölür diyerek vazgeçerler. Açlığım ve bakımsızlığım verdiği yorgunlukla bu soğukta pek ilerleyemezler. Zaten gece olmuştur. Eski ve büyük bir ağacın kovuğuna gizlenip geceyi burda geçiriler. Gündüz olunca tekrar şatolarına geri dönerler. Günler haftalar geçer Gargamel ve ekibi soğuktan ve açlıktan ölecek hale gelmişlerdir. Onlara yardım deniz fenerinden gelir. Gargamel ve ekibine kışlık erzak ve yakacak getiriler. Şatoyu onarırlar. Uğur aslan bu ev harabeye dönmüş sizi yeni bir yere alalım dese de gargi kabul etmez. Deniz feneri mecburen sadece şatoyu onarır. Ve böylece gargamel ve ekibi ölmekten kurtulur. 
Aradan yıllar geçer, gargamel çok hastalanır. Ölüm döşeğindedir. Tüm şirnler ve miskin yatağının başında dua ederler ama gargamel bu kötü hastalığa daha fazla dayamaz ve vefat eder. Mezarını ormanın en güzel yerine yaparlar. Gargamelin şatosunun önüne ve şirinler köyüne gargamelin heykelini dikerler. Yıllar sonra miskin azimli çalışmsının sonucunda lord baldazarın yerine geçip büyücülerin başkanı olur. Gözlüklü şirin evliya çelebi gibi diyar diyar gezip kitaplar yazar. Dünyanın en sağlam ve kırılması en zor kafa olarak guiness rekorlar kitabına geçer. Şirin dede ve şirin baba da peş peşe vefat eder. Diğer şirinlerin de hepsi büyümüş çeşitli mevkilere gelmiştir. Bebek şirin koskoca bir delikanlı olmuştur. Azmandan ise gargameln ölümünden sonra hiç haber alınamamıştır. Rivayetlere göre kedilikten tilkiliğe atkamıştır. Başka rivayetlerde tavuk çalarken vurulduğu da anlatılmaktadır. Obur şirin lokantalar zinciri kurmuştur. Şirine beyaz atlı prensinin peşine takılıp köyden gitmiştir. 











HAZIRLAYANLAR 

 ELİF KANDEMİR

BETÜL BOZKURT

FATMA COŞGUNOĞLU